Yazarlık Açısından Teori ve Pratik

Yaşamak bedensel, zihinsel ve ruhsal etkilenmedir. Her etki bedenin, zihnin ve ruhun bir tepkisine yol açar. Yaşamak budur.

Hayat bilgisi bu etki ve tepki sonucu ortaya çıkar. Deneyim dediğimiz budur ve kuşkusuz gerçeğin bilgisidir.

Okumaksa yaşamın içinde yer alan bir edimselliktir. Doğrudan bedende bir etki yaratmaz. Zihinsel ve ruhsal yönden etkinliği söz konusudur. Bu zihinsel ve ruhsal yönden etkilenme dolaylı olarak bedeni de etki altında bırakabilir.

Okyanusun (Yazın Dünyasının) kaynağı yaşamın kendisidir. Her tür etkilenme ve yol açtığı tepkiler, yani tüm edimsellikler oraya aktarılır. Ya da aktarılmaz. Aktarılma gelişigüzel olmaz. Aklın süzgecinden geçer; anlaşılır olsun diye bir sıralama, tasarlama olur. Bu süzülme, bu sıralama, tasarlama anlaşılırlığıyla, yoğunluğuyla bizde doygunluk yaratır; “Güzellik” duygusunun belirişi bundandır.

Şayet tasarlama yoksa ya da tasarım sağlıklı değilse yazılanlar abuklama olur ki yeri okyanusun dibidir.

Hayat bilgisi gerçeğin bilgisidir. Orada bir şey, olduğu gibi kendisidir. Artmaz, eksilmez; çoğalmaz. Yalın ve gerçektir.

Kuramsal bilgi ya da kurgusal bilgi, hayattan çıkışla aklın bilgisidir. Doğru ya da değil aklın süzgecinden geçen, akılda oluşan bilgidir. Artar, eksilir; çoğalır. Kendi gerçeğiyle kavrulur. Bu tür gerçek hayatın gerçekleriyle örtüşebilir ya da örtüşmez.

Güven sözcüğü karşılığını yaşamın içinde bulur. Çünkü orası deney alanıdır. Orada oluşum vardır ve bir şey kendini ortaya koymuşsa vardır, gerçektir. Okuduklarımızın etkisiyle ya da her zaman için, hayat denilen bu deneysel alanda, kendinizi sözgelimi özverili görebilirsiniz. Ancak ne denli özverili olabileceğinizin gerçeği gerçeklerle yüzleşmenizde ortaya çıkacaktır. Bu nedenle aslolan hayattır. Tüm bir yaratılış olarak etkilenme hayatın içindedir. Çünkü insan organiktir, bir yaşam unsurudur.

Okurken duygusal salınımlar olur, sayfaların üstünde gezinirsiniz; duygulanımlardır. Oysa yaşarken çektiğiniz acı içinize oturur. Sevincinizle içiniz içinize sığmaz olur. Korkuyu, öfkeyi, nefreti yaşarsınız. Yaşarken yanılgısız o’sunuzdur. Çünkü beyniniz bedeninizin üstünde yükselir, haz ve acı Spinoza’nın söylediği gibi tüm duygularınızın kaynağıdır.

Yaşamak yaşadığının sahibi olmak demektir.

Okumaksa bilgi sahibi olmak demektir.

İnsanı belirleyen, karakterize eden hayattır. Ve hayat düşüncelerle beslenir, büyür. Hayatın belirlediği insanın zihinsel ve ruhsal çoğalışının yolu düşünce dünyasıdır, yani yazın dünyası, yani okyanustur.

Şimdiye değin yazdıklarımızın özeti şu: Aslolan hayattır; bu hayatı varsıllaştırmanın yolu yazılı kültürdür.

Buradan çıkışla Teori ve Pratik açısından şunları söyleyebiliriz. Hayatın içinde bilgi vardır ve buna Hayat Bilgisi diyoruz. Yalındır, artmaz eksilmez, çoğalmaz, olduğu gibidir. Bu bilgiyi düşüncelerle kuramsal bilgilerle besleyip çoğaltmazsanız hayat dediğimiz şey anlamsız bir süreç olarak akar gider. Hayat bilgisini kuramsal bilgiyle yani düşünceyle beslerseniz beslenen akıl hayata her defasında farklı bir adım atar ve bu olay yeni düşüncelere talebi arttırır. Böylece hayat düşünceleri talep edecek, düşünceler hayatı ileri düzeyde farklı kılacaktır. Deneyimin ve düşüncenin varsıllaşması böyle olmaktadır. Bu hem yazar hem de okuyucu açısından gereksinimdir. Deneyim ve Düşünceyi bir arada bütünleştiremeyenin yanlışa düşme korkusu taşımaksızın farklı şeyler söylemesi zordur.