Sürünerek Öleceğim

sürünerek öleceğim
tam istediğim gibi
kimsenin elini tutmaksızın

avuçlarım toprağa dayalı
gövdem sürüngen ayaklarımı çektirirken
bir düğün gecesinin eğlenceliği olan türüm
nereden bilsin karanlık geçide beş adımım kaldığını
oyun diye gülerlerken halime
kimbilir korku duymaksızın
benden uzaklaşan dünyaya
bir garip bakacağım

şenlikli olacak gidişim
davul zurna eşliğinde öleceğim
sürmeli gözlü gelinin sorgulu bakışlarında
körpe ve diri gövdesinin karanlık yatakta
bir yılan gibi kıvranışını
kösnünün sıcak soluklarda evrene kafa tutuşunu
düşleyip
kalçaları birbiri ardınca devrilirken
ayak uçlarında titreşen tüllerin ve işlemelerin
büyüsünü
göreceğim

ve diyeceğim ki
nereye sürünüyorum böyle
yanaşlığa varıp denizin sesini mi almak dileğim
yıldızları çırpıntılı dalgalarda mı görmek
son soluğumu daha vermedim diye
dünyaya anlam mı vermek

hani yarımay düşse yeryüzüne
düğün gecesinin ışıltısı bizi öyle örtecek işte
yıldızlardan birini görebileceğim yalnızca
birini
uzaklarda
saracaklar çevremi şenlikli
“ya kocamış öküz” diyecek biri “tükettin içkileri”
çocuklar iri iri bakacaklar göğsü inip inip kalkan adama
kimbilir bir onlar sezecekler gidişimi
diğerleri eğlenişli
değindirip gülüşecekler
ben gözlerim o tek yıldızda
karanlığı solumayı sürdüreceğim

beş adım kala
davul zurnanın sesi inletirken yeri göğü
ben yine de kulaklarımda
tükenmiş aşkların içli ezgilerini duyacak
evrenin büyüsünü
ayak uçlarında titreşen tüllerin ve işlemelerin tartımında bulacak
gözlerim o tek yıldızda
kilitlenip
kalacağım

İzmir
21.07.2000

o yetenek