Edebiyat Kurulları

Edebiyat Kurulları

Yıllardır sitemizde “Edebiyat Ajansı” adı altında günümüz Türk ve dünya edebiyatının içinde bulunduğu açmazları dile getirdik ve çözüm yolunun ne olduğunu gösterdik. Sayfamızı ziyaret eden okurların büyük çoğunluğunun yoğun ilgisi ve heyecanıyla karşılaştık. Ancak asıl ilgi göstermesini beklediğimiz çevrelerden tek kişinin yaklaşımı söz konusu olmadı; akademik çevrelerden Yayıncılar Birliği’ne kadar bireysel ya da kurumsal birçok yere ve kişiye uzanarak sesimizi duyurmamıza rağmen.

Konuyu kapatmış değiliz ve kapatmayacağız, kararlılıkla sürdüreceğiz.

Başlangıçta “Edebiyat Ajansı” adı belki de bir yanlıştı. Hareketimizi asıl adıyla, “Edebiyat Kurulu” ya da “Edebiyat Kurulları” olarak duyurmak gerekiyordu. İlgi çekici olur düşüncesiyle “Edebiyat Ajansı” dedik. Şimdi asıl adımızla sürdüreceğiz. Ve konuyla ilgili farklı bir açılım yapma düşüncesindeyiz. Çalışmalarımız bir tür güncelleme olacak.

Şimdiye kadar sayfamızı okuyanların olayı kavradıkları düşüncesindeyiz. Yeni sayfamıza özetlemeyle giriş yapacağız ve “Edebiyat Kurulları” kavramının içini pratiğe dönük olarak doldurmaya çalışacaz.

Günümüzde akılları karıştıracak ölçülerde bir yayın kalabalığıyla karşı karşıyayız. Bir insanın bir ayda ortalama üç kitap okuduğunu varsayarsak ki bu ciddi bir sayıdır, uzunca bir ömürde bin beş yüz, iki bin kitabı kitaplığımıza yerleştirmiş oluruz. Oysa günümüzde bir yılda binlerce kitap basılmaktadır. Sözgelimi ülkemizdeki yayın evlerinin sayısı bin beş yüzün altında değildir. Bunların bini varlığını sürdürebilmek açısından her yıl en az üç kitap yayınlayacak olsa bir insanın bir ömür boyu okuyacağı kitapların çok üstüne çıkılmış olacaktır. Yüzlerce yazar gece gündüz Balzac’ın roman fabrikası gibi çalışıp öykü, roman üretmekte, çevirmenler yüzlerce kitabın çevirisini yapmaktadır.

Bu arada belki de gerçekten hayranlık uyandıracak kimi eserler kendilerini kanıtlayabilecek ortamı bir türlü bulamayacaklardır. Birtakım kitapların reklamı o eserler açısından yanıltıcı olacaktır. Bu nedenle bir sınıflandırma ve seçicilik gereksinimi doğmaktadır.

Bu seçimi yapacak olan Edebiyat Kurulları’dır. Kurulların iki işi olacaktır:

  1. Yeni eserlerin değerlendirilmesi
  2. O güne kadar o ülke yazarlarınca yazılmış eserlerin değerlendirilmesi.

Bu uygulamanın gerçekleşmesiyle insanlarda hayranlık uyandıracak gerçek eserler öne çıkacak ve insanlar yanılgısız onları alacak, okuyacaklardır. Okuma hayatı yeniden başlayacaktır.

Konuyla ilgili olarak on yıl önceki seslendirmemi yeni sayfamda da kullanıyorum. O anlatımımda bugün değişen sadece üyelerin hiç para almaması değil, yapıtlarını değerlendirmek isteyenlerin her karaladıklarını kurula göndermelerinin önüne geçmek, üyeleri yormamak için, işin ciddiyetini göstermek açısından makul seviyede bir ödemenin iyi olacağı kanısına varmamızdır.

Şunu biliyorum ki ne denli uğraşırsam uğraşayım, bu işten hiçbir çıkarım olmamasına rağmen bu proje bu ülkede hayata geçmeyecektir çünkü böyle bir proje popüler kültürün tekerine çomak sokmaktır. Neden istesinler?

Saygılarımla.

Halil İbrahim Balkaş