Şüphecilik Mayamızda

RASTLANTI MI, DEĞİL Mİ?

Ve Tanrıya yakardım: “Yakarışımı duy, dileklerim gerçekleşsin.”

Tanrı ışığını gönderdi.

Sordum: “Dileklerim onaylanacak mı ey Rabbim?” Bir yer sarsıntısı! Tanrıca işte! Nasıl bir şaşkınlık! Şaşkınlığın yanında korku. Attım kendimi dışarı. Soluklandım.

Böyle bir rastlantı! Rastlantı mıydı? Olabilir miydi? Anlamak için dayanılmaz bir merakla yeniden sordum: “Ey yüce Rabbim gerçek mi?”

Bir sarsıntı daha. Bu kez kuşkum bunun artçı olup olmadığına ilişkindi. Bir kafa karışıklığı, yarım saat dolandım öylesine korkulu ve kaygılı. Bu arada yaprak bile kımıldamadı. Sonra yine akıl ettim ve istedim: “Hadi,” dedim, “Şimdi,” dedim. Sarsıntılar gümbür gümbür. Yerimde duramadım, zıp zıp zıpladım; sonra kalakaldım öyle aptallaşmış.

İçimde dönen dünya bir başka oldu; ben de öyle.

“Başla!” başladı; “Dur!” durdu. Durdu başladı ve hiç şaşmadı. Ne zaman istediysem ve içimden yeğinliğinin ne ölçülerde olmasını geçirdiysem; “Ufacık,” dediğimde ayaklarımın altında bir kımıltı, “Göster kendini, hayda!” diye ünlediğimdeyse evler, ağaçlar zangır zangır.

Koca göğün şakulü kaydı, yer kaput bezi gibi yarıldı, uçurumlar açıldı, dağların coğrafyası değişti, denizler çalkalanıp, çanağından taştı. Dur başla, dur başla. Yer sarsıntılarının ısı oldum. Dur başla, dur başla…

?!

     Bu öykü gibi bir öykü olurdu olurdu tüm yaşam ve tüm yaradılış, anlatılanlar gerçekten olsaydı. Ve gerçekten art ardalığı taleplerimiz doğrultusunda gerçekleşseydi bile yine de bir kuşku kalırdı içimizde ve sormaktan kendimizi alamazdık rastlantı mıydı, diye.

04.10.2017